10 Nisan 2016 Pazar

Abim Deniz, Can Dündar

"Deniz"lerle ilgili okuduğum her kitap, her yazı yüreğimi burkuyor. Bu kitapta da aynı şekilde oldu. Bir fil geldi üzerime oturdu.

Devletim, milletim o günden bugüne ne kadar ileri ne kadar geri gitmiş ortada. Ah yavrum, şimdilerde 3 yaşındaki bebeye tecavüz edenleri bile bırak idam etmeyi, adam akıllı ceza vermiyorlar..

Kitap bir Can Dündar'ın kaleminden, tarihleriyle gazete haberleri, gazeteci yorumları, bir de Deniz Gezmiş'in kardeşi Hamdi Gezmiş'in dilinden, fotoğraf ve belgelerle yazılmış. İnsanın içi acıyor. Son ana kadar davalarından vazgeçmemiş gencecik insanlar. Daha çocuk yaşta girmişler bu yola. Hele Deniz Gezmiş'in daha minicik bir çocuk olduğunu gösteren o fotoğrafları görmek, babasına yazdığı mektupları okumak, her şeye rağmen demir parmaklıkların ardında geçirdiği her anı değerlendirdiğini görmek, okuduğu kitapları bilmek..

Evet içiniz acıyacak, gözleriniz nemlenecek hatta belki hıçkıra hıçkıra ağlayacaksınız. Ama gerçekleri bilmeli insan. Okumalı ki bilsin..

Okuyucu Notu : Daha önce Deniz Gezmiş'le aynı yerde tutulmuş olup, Denizleri anlatan kitaplar yazanlardan biri olan Erdal Öz'den de okumuştum. O da çok güzeldi, Gülünün Solduğu Akşam. Seneler oldu okuyalı ama hala aklımda. Nihat Behram'ın Darağacında Üç Fidan'ı da var. Okuyun arkadaşım, okuyun ki boşuna olmasın.. Kitap 8 i hak eder..

Cehennem, Dan Brown

Dan Brown okumayalı çok olmuştu. Aslında bu bloga yazmayali da epey olmuş. Bu şekilde ayrı mı kalsın yoksa senede bir yazdığım (!) asıl bloga mı eklemeliyim emin olamadım. Neyse başlayalım..

Kahramanımız Robert Langdon bu sefer gözlerini bir hastanede açar. Son 1-2 günlük hafızasını kaybetmiştir lakin bunu anlaması da ayıldıktan sonra birkaç gününü alacaktır :)

Kitabın başından sonuna, ha arada İstanbul da var süpriz olarak, İtalya sokaklarında yaşayacaksınız. Saraylar, bahçeler, efendime söyleyeyim müzeler, tablolar ve tabi ki Dante. Kitap zaten Dante'nin eserleri üzerine kurulmuş gibi. Dante'nin İlahi Komedya'sı, Dantenin şiirleri, Dante'nin maskesi.. Bu arada İlahi Komedya'yı okumadım ama hep merak etmişimdir. Cennet ve Cehennemden bahsettiği söylenir. İsminde komedya geçmesinin sebebiyse, Dante'nin yazdığı dönemlerde kitaplar ikiye ayrılırmış: Trajedyalar ve komedyalar yani trajedi olmayanlar :) Yani aslında kitabın komiklikle uzaktan yakından alakası yok..

Kitabın konusuna gelince, dünya nüfüsunun hızla artmakta olduğunu ve bu artışın bizi sona çok hızlı bir şekilde yaklaştırdığını keşfeden bir bilimadamı var. Konuyu Dünya Sağlık Örgütüne de söylerek yardım istiyor ama istediği şey insan nüfusunun 3 te biri kadarını öldürmek. Dünya Sağlık Örgütü böyle bir şeye tabi ki de evet demez ama bizim adam da fikrinden caymaz. Eee kahramanımızın tüm bunlarla bağlantısı nedir derseniz, alın okuyun, kısa zamanda bitiyor zaten :)

Okuyucu Notu : Ben genel olarak bilim-kurgu, fantastik ya da biyografi tarzında kitaplar seviyorum. Aslında yelpazem baya geniş, polisiye de severim, cinayetli falan korku kitaplarını da severim. Ama fantastik favorimdir, Rüzgarın Adı, Yüzüklerin Efendisi gibi. O yüzden puanını çok yüksek tutamayacağım yine de 7 veriyorum.

3 Şubat 2008 Pazar

Kuyucaklı Yusuf



Kaymakam Bey bir gece Kuyucak Köyüne teftişe gider. Bir evden iki kişi öldürülmüştür. Annesi ve babasının 
cesetlerinin yanında duran Yusuf bütün soğukkanlılığıyla bildiklerini Kaymakam'a anlatır. Kaymakam Yusuf'ten çok etkilenir ve anasız babasız kalan bu çocuğu evlat edinir.

Yusuf değişik bir çocuktur. Kendi doğruları vardır ve daima kendi bildiği yoldan gider. Kaymakam'ın genç karısı Şahinde ile hiç anlaşamaz. Şahinde'nin bir de Muazzez adında küçük bir kızı vardır. Ama Şahinde çocuğuna ve evine karşı o kadar ilgisizdir ki Muazzez adeta Yusuf ile birlikte büyür. Yusuf'un Muazzez'e çok ayrı bir ilgisi vardır..

Yıllar geçer ve Muazzez 13 yaşına gelir. Artık gelin olma zamanı gelmiştir ve isteyenleri vardır. Şahinde Muazzez'in iyi, zengin bir kısmet bulup evlenmesini ister. Yusuf'sa onu kimselerle paylaşmak istemez.

Köyün zenginlerinden Hilmi Bey'in oğlu Şakir'in aklına Muazzez düşmüştür bir kere. Yusuf bunu duyunca küplere biner. Şakir kabadayıdır ve Yusuf'la hiç araları yoktur. Biraz da Yusuf'a inat olsun diye Muazzez'i istemeye giderler. Kaymakamın da gönlü Muazzez'i Şakir'e vermemekten yanadır ama daha önce Hilmi Bey ve eşrafının bir oyununa gelmiş ve 30 sene çalışsa ödeyemeyeceği bir borcun altına girmiştir. Kızını Şakir'e verirse bu borçtan kurtulacağını söylerler ona. Ama bir de Yusuf vardır. Para pul umrunda değildir, tek derdi Muazzez'in mutlu olmasıdır. Derdini arkadaşı Ali'ye açar. Ali namuslu bir insandır ve borç kadar parayı başlık parası gibi verip Muazzez'le kendisi evlenmeyi teklif eder. Yusuf bunu kabul eder ve para Hilmi Beylere verilip borç kapanır. Ama Yusuf'un içi gene de rahat etmez. Ali'yi ne kadar sevse de Muazzez'i ona vermek istemez. Bunu kendisine zorla itiraf etse de aslında Muazzez'i içten içe deli gibi sevmektedir. Muazzez'in de onu sevdiğini anlayınca ne yapacağını şaşırır.

Bu arada Şakir Ali meselesini duymuş ve onu öldürmüştür. Yusuf daha fazla dayanamayıp Muazzez'i alır ve kaçırır. Bunu duyan Kaymakam peşlerine bir adam gönderir ve onları Edremit'e geri getirir. Yusuf'la Muazzez evlenir ama dert peşlerini hiç bırakmaz. Yusuf'u baştan beri hiç sevmeyen Şahinde'nin varlığı, Hilmi Bey ve asi oğlu Şakir'in hala Muazzez'in peşinde olması, Kaymakam Bey'in kalp krizi geçirip ölmesi, o ölünce yerine baş belası yeni bir Kaymakam gelmesi de cabasıdır.

Hayat Yusuf ve Muazzez için hiç de kolay değildir..

Yeni Kaymakam Hilmi beylerin dostu çıkar ve Yusuf'u yeni görevlere vererek onu Muazzez'den uzak tutmaya böylece Şahinde'nin kızın kanına girerek ona normalde yapmayacağı şeyler yaptırmasına yardımcı olur. Yusuf ilkten hiçbir şeyin 
farkında değilmiş gibi yaşasa da bir gün gittiği yerden erken eve döndüğünde kortkuğunun 
başına geldiğini görür ve silahını çıkarıp karanlıkta ateş etmeye başlar. Şakir de ona karşılık verir. 
Yusuf karanlıkta Muazzez'i el yordamıyla bularak onu tekrar kaçırır.

Ancak bu sefer çok geçtir. Karanlıkta atılan deli saçması kurşunlardan biri Muazzez'e isabet etmiştir..

14 Aralık 2007 Cuma

Aşka Şeytan Karışır

Hande Altaylı

Aslı küçük yaşta anne ve babasını kaybedip de ananesiyle dedesi de onu istemeyince teyzesi Jülide ile yaşamaya başlar. Jülide tüm aile tarafından reddedilmiş, herkesten bağımsız, başına buyruk, özgürce yasak aşklar yaşayan neşeli bir kadındır.

Aslı 23 yaşına geldiğinde teyzesi Jülide de ölür ve Aslı Jülide'nin evinde yalnız başına kalır. Bir gün Jülide'nin sevgilisi Ömer gelir eve, ve tek bir söz bile etmeden birlikte olurlar Aslı ile. Her şey birdenbire gelişmiştir ancak Aslı Ömer'i asla unutamayacaktır. Ona deliler gibi tutulmuştur..

/Temmuz 2006

Efrasiyab'ın Hikayeleri

Eski zamanlarin birinde Anadolu'nun bir köyünde yaşayan bir kabadayı vardır. Herkese korku salan bu adam bir gün Ölüm'ün soğuk nefesini ensesinde hissedince kendi korkuya düşer. Ölüm gelmiş ve onun canını almak istemiştir. Ancak kabadayı, kabadayılık raconu gereği ölüme kafa tutar ve onunla bahse girer.Kazanırsa fazladan 100 sene yaşayacaktır ancak kaybederse kendi ruhuyla birlikte bir başkasının canını daha teslim edecektir ölüme. Ölüm bunun için kabadayıya o günün akşamına kadar vakit tanır. O arada kendi gidip alması gereken diğer canı alacaktır. Bu can da yetmişini aşmış Cezzar Dede'ye aittir. Cezzar Dede de ölümden korkar ancak yine de sakin karşılar onu. Çünkü artık çok yaşlıdır ve zamanının dolduğunu bilmektedir. Ancak Ölüm geldiği sırada torunları da evdedir ve onların önünde ruhunu teslim etmek istemez Cezzar Dede. Ölüm de onun uysallığını görünce kabadayıya tanıdığı şansı ona da tanıması gerektiğini düşünür ve Cezzar Dede'ye oyun teklif eder.

Amaç kazanmak değil yalnızca oyunun tadına varmaktır. Oyun, bir konu seçip o konu üzerinde hikayeler anlatmaktır. Cezzar Dede anlatacağı her hikaye için fazladan 1 saat kazanacaktır. Ve böylece hikayeler başlar..

Öyle hikayeler ki, günümüzde Süperman olarak bildiğimiz Clark Kent'i İhsan Oktay ANAR'ın kalemiyle bu kitapta Gülerk Kent olarak bulmak mümkündür.. /Ekim 2006

Romantika

2004 Temmuzunda okuduğum bu müthiş kitap hala ilk günkü gibi aklımdadir, ki bu da Turgut Özakman'ın başarısının bir kanıtı sayılır.

Bir öğretmenin yıllar sonra öğrencilerinden birine aşık olması, ve kadının da onu deliler gibi sevmesi üzerine kurulu müthiş bir aşk hikayesi.

"Sevgi her şeyin üstesinden gelir mi?" sorusuna kısa ve net bir cevap veriliyor bu kitapta. "EVET!" /Temmuz 2004

İşte bunları yazmışım 2006'nın başında. Aslında söylenecek çok şey var ama ben anlatana kadar okuyun. Mutlaka çok keyif alacaksınız. Bu kitabı sevmemek mümkün değildir sanırım.

Hamiş : Öykücüm sen alma, benim alışveriş listemde bu kitap, tabi ki senin için :)

Öğretmen

Amerika'dan İrlanda'ya göç etmek zorunda kalan McCourt ailesinin en büyük oğludur Frank. Çektikleri sefalete ve fakirliğe rağmen bir yolunu bulur ve para biriktirerek babası gibi Amerika'ya gider. Burda üniversite okuyarak öğretmen olur.

İşte bu kitap, kendi ağzından, Frank'in otuz yıllık öğretmenlik maceralarını anlatiyor. Tahmin edeceginiz gibi öğrencileriyle aralarında çok komik diyaloglar geçiyor. Fasulyenin faydaları bunlardan biri :) Kitaptaki fikirlerden biri şu : Fasulye yellendirir, bu yüzden özellikle zengin çocuklarına çok yedirilir ki herhangi bir kaçırılma durumunda köpekler kokuları sayesinde onları çabuk bulsun :) /Aralık 2006