14 Aralık 2007 Cuma

Aşka Şeytan Karışır

Hande Altaylı

Aslı küçük yaşta anne ve babasını kaybedip de ananesiyle dedesi de onu istemeyince teyzesi Jülide ile yaşamaya başlar. Jülide tüm aile tarafından reddedilmiş, herkesten bağımsız, başına buyruk, özgürce yasak aşklar yaşayan neşeli bir kadındır.

Aslı 23 yaşına geldiğinde teyzesi Jülide de ölür ve Aslı Jülide'nin evinde yalnız başına kalır. Bir gün Jülide'nin sevgilisi Ömer gelir eve, ve tek bir söz bile etmeden birlikte olurlar Aslı ile. Her şey birdenbire gelişmiştir ancak Aslı Ömer'i asla unutamayacaktır. Ona deliler gibi tutulmuştur..

/Temmuz 2006

Efrasiyab'ın Hikayeleri

Eski zamanlarin birinde Anadolu'nun bir köyünde yaşayan bir kabadayı vardır. Herkese korku salan bu adam bir gün Ölüm'ün soğuk nefesini ensesinde hissedince kendi korkuya düşer. Ölüm gelmiş ve onun canını almak istemiştir. Ancak kabadayı, kabadayılık raconu gereği ölüme kafa tutar ve onunla bahse girer.Kazanırsa fazladan 100 sene yaşayacaktır ancak kaybederse kendi ruhuyla birlikte bir başkasının canını daha teslim edecektir ölüme. Ölüm bunun için kabadayıya o günün akşamına kadar vakit tanır. O arada kendi gidip alması gereken diğer canı alacaktır. Bu can da yetmişini aşmış Cezzar Dede'ye aittir. Cezzar Dede de ölümden korkar ancak yine de sakin karşılar onu. Çünkü artık çok yaşlıdır ve zamanının dolduğunu bilmektedir. Ancak Ölüm geldiği sırada torunları da evdedir ve onların önünde ruhunu teslim etmek istemez Cezzar Dede. Ölüm de onun uysallığını görünce kabadayıya tanıdığı şansı ona da tanıması gerektiğini düşünür ve Cezzar Dede'ye oyun teklif eder.

Amaç kazanmak değil yalnızca oyunun tadına varmaktır. Oyun, bir konu seçip o konu üzerinde hikayeler anlatmaktır. Cezzar Dede anlatacağı her hikaye için fazladan 1 saat kazanacaktır. Ve böylece hikayeler başlar..

Öyle hikayeler ki, günümüzde Süperman olarak bildiğimiz Clark Kent'i İhsan Oktay ANAR'ın kalemiyle bu kitapta Gülerk Kent olarak bulmak mümkündür.. /Ekim 2006

Romantika

2004 Temmuzunda okuduğum bu müthiş kitap hala ilk günkü gibi aklımdadir, ki bu da Turgut Özakman'ın başarısının bir kanıtı sayılır.

Bir öğretmenin yıllar sonra öğrencilerinden birine aşık olması, ve kadının da onu deliler gibi sevmesi üzerine kurulu müthiş bir aşk hikayesi.

"Sevgi her şeyin üstesinden gelir mi?" sorusuna kısa ve net bir cevap veriliyor bu kitapta. "EVET!" /Temmuz 2004

İşte bunları yazmışım 2006'nın başında. Aslında söylenecek çok şey var ama ben anlatana kadar okuyun. Mutlaka çok keyif alacaksınız. Bu kitabı sevmemek mümkün değildir sanırım.

Hamiş : Öykücüm sen alma, benim alışveriş listemde bu kitap, tabi ki senin için :)

Öğretmen

Amerika'dan İrlanda'ya göç etmek zorunda kalan McCourt ailesinin en büyük oğludur Frank. Çektikleri sefalete ve fakirliğe rağmen bir yolunu bulur ve para biriktirerek babası gibi Amerika'ya gider. Burda üniversite okuyarak öğretmen olur.

İşte bu kitap, kendi ağzından, Frank'in otuz yıllık öğretmenlik maceralarını anlatiyor. Tahmin edeceginiz gibi öğrencileriyle aralarında çok komik diyaloglar geçiyor. Fasulyenin faydaları bunlardan biri :) Kitaptaki fikirlerden biri şu : Fasulye yellendirir, bu yüzden özellikle zengin çocuklarına çok yedirilir ki herhangi bir kaçırılma durumunda köpekler kokuları sayesinde onları çabuk bulsun :) /Aralık 2006

7 Aralık 2007 Cuma

Yalancının Mumu



Chris Manby

Lizzie Jordan'ın üniversitedeki ilk senesidir. Arkadaşları Mary Bagshot ve Billy ile kendilerine ait bir yaşamları vardır. Bir gün okula Amerikadan gelen öğrencilerden Brian'ı görür. Brian çok yakışıklıdır ve iyi giyimlidir. Zaman içinde o da Lizzie'nin grubuna dahil olur. Artık dörtlü olarak dolaşmakta ve her şeyi birlikte yapmaktadırlar. Mary ve Lizzie bir gün birbirlerine söz verirler. Bu arkadaşlığı bozmamak için ikisi de Brian'la çıkmayacaktır.

Ama bir gün gittikleri iki parça kıyafet partisinde Mary ve Billy'nin yakınlaştığını gören Brian Lizzie'ye ondan hoşlandığını söyler. Lizzie ilk gördüğü günden beri ona aşıktır ve kendilerini bir anda Lizzie'nin yatağında bulurlar :)

Her şey çok güzel gitmektedir. Mary başta bu olaya kızsa da sonunda sular durulur ve Lizzie-Brian, Mary-Billy şeklinde yine dörtlü olarak takılmaya başlarlar.

Bu arada Lizzie birkaç tiyatroda rol almıştır ve oyuncu olmayı çok ister. Brian ise üniversite eğitimini tamamlamak, dahası bunu daha da ileriye taşımak ve yükselmek istemektedir. Bu yüzden hem eğitim hem de iş hayatına atılabilmek için Amerikaya dönmeye karar verir. O dönene kadar Lizzie ile çok güzel 9 ay geçirirler. Sonunda Brian Amerikaya döner.

Lizzie çok üzgündür. Önce başka insanlarla görüşmeye çalışsa da Brian'ı aklından çıkaramaz. Ayrıldıktan sonra birbirlerine yazdıkları uzun mektuplarda hayatlarından bahsetseler de zamanla mektuplar kısalmaya ve aralarındaki zaman uzamaya başlar.

Lizzie üniversiteden sonra istediği hiçbir şeye kavuşamamış, tam tersine geriye gitmiştir. Parası yoktur, baraka misali bir evi vardır üstelik bunu 2 kişiyle daha paylaşmak zorundadır. Seema ve şişko Joe ile. Brian'sa Amerikada'ki iş yerinde yükseldikçe yükselmiştir. İnterneti de keşfedince Lizzie'yle artık internetten görüşmeye başlarlar. Lizzie Brian'ın başarılarını okudukça ona kendi kötü yaşantısından bahsetmeye utanır ve yalan söylemeye başlar. Onun da çok başarılı olduğunu, çok para kazandığını, manzaralı güzel bir evi olduğunu falan söyler.

Aradan 6 yıl geçtikten sonra bir doğumgününde Brian Lizzie'ye telefon eder. 4 günlüğüne Londra'ya gelecektir ve Lizzie'yi ziyaret edecektir. Lizzie buna çok sevinse de yalanlarının altından nasıl kalkacağını bilemez. Hala görüştüğü Mary de kendi iş yerini kurmuş ve başarılı olmuştur. Menajerlik yapmakta ve bir sürü ünlü insan tanımaktadır. Harika bir evi ve çok güzel kıyafetleri vardır. Lizzie başına açtığı belayı Mary'e anlatır ama Mary evini ona vermeyeceğini söyler ve ona yardım etmez.

Tam da o sırada Lizzie'nin sekreterlik yaptığı emlak şirketindeki Harriet'ın 1 haftalığına yolculuğa çıkması gerekir. Harriet'ın bir de köpeği vardır ve onu bırakmak istemediğinden bu yolculuktan vazgeçmek üzeredir ki Lizzie köpeğe bakabileceğini söyler. Harriet arabasının ve evinin anahtarlarını Lizzie'ye bırakır ve gider.

Lizzie ilk anda düşünemese de sonra bu evi kendi eviymiş gibi kullanmaya karar verir ve Brian gelene kadar eve yerleşir.

Brian geldiğinde onu karşılar ve Mary'den ödünç aldığı kıyafetlerle mektuplarında yazdığı yaşantısını oynamaya çalışır. Ama Mary Lizzie ve Brian'ı çok kıskanır ve Lizzie'ye bir oyun oynayarak Brian'ın gerçekleri öğrenmesini sağlar.

Bu arada Lizzie'nin sevgilisi Richard da Lizzie'nin yalanları yüzünden başını belaya sokmuş ve nezarethaneye alınmıştır.

Peki Lizzie herşeyin üstesinden gelip herkesin gönlünü alabilecek midir?

Bu eğlenceli kitabı okuması gerenler:
Okul yıllarını özleyenler,
İçindeki çocuğu yaşatabilenler,
Gülmek isteyenler,

Buyrun okuyun! :)

30 Ağustos 2007 Perşembe

Onur Meselesi

Zaborski'nin önüne bir dosya gelmiştir. Çarın ikonu olarak bilinen resmi bulması ve 1 ay içinde hükümete teslim etmesi gerektiği bildirilmiştir. Zaborski resmin neden bu kadar değerli olduğunu anlamasa da kendine bir ekip oluşturur. Bu işi yapabilecek kişileri kafasında değerlendirir ve ekibin başına Romanov'u geçirmeye karar verir.

Romanov atletik yapıda, sarışın, uzun boylu bir Rus'tur. Kendisine verilen her görevi yerine getirmişse de kişisel dosyasına her zaman güvenilir değildir notu düşülmüştür. Zaborski yine de vazgeçmez ve Romanov'u odasına çağırarak görevini söyler.

Romanov da kendi ekibini kurar. Herkes ikonu araştırmaya başlar. İncelemelerinin sonucunda ikonun uçak kazasında kaybolduğu öğrenilir. Ancak Yoldaş Pertova bu bilgiyle yetinmeyip araştırmaya devam etmiştir. Ona göre uçak enkazını araştıranlardan biri ikon haricinde bulduğu her şeyi teslim etmiş ama ikonu kendisine saklamıştır.

Bunun üzerine Goering'i araştırmaya başlarlar ve onun İsviçre Bankalarında kasalarının olduğunu öğrenerek yola çıkarlar.

Adam Scott daha önce orduda çalışmış güçlü kuvvetli, dürüst biridir. Babası da orduda çalışırken birden ayrılmış ve çok daha basit bir yerde çalışmaya başlamıştır. Adam orduda yükselmeyi beklerken hep hayal kırıklığına uğramış ve düşündüğü gibi yerlere gelememiştir. Sonunda o da ordudan ayrılır. Önceden beri tanıştıkları Lawrance ile aynı evde kalırlar. Lawrance bir bankada çalışmakta, Adam ise ev işleri yapmaktadır..

Bir gün Adam'ın babası ölür ve ailesine miras bırakır. Adamın (babanın) çok parası yoktur ve eşi ve çocuklarına çok bir şey bırakamamıştır. Adam'a biraz para yanında bir de zarf verilir. Annesi bu zarfı görünce çok üzülür ama çocuklar içinde ne olduğunu bilemezler. Babasının özel ricası Adam'ın zarfı yalnız açması yönündedir.

Adam önce tereddüt yaşar ama sonunda zarfı açar. Bu zarfta babasının ona yazdığı mektubun yanında eski bir zarf daha vardır. Önce babasının mektubunu okur Adam. Babası diğer zarfı hiç açmamıştır ve içinde ne olduğunu bilmez. Ordudayken bir Goering denen bir adamın infaz edildiği bir gece nöbetçidir ve bu mektup Goering tarafından kendisine verilmiştir. Ancak infaz saati geldiğinde Goering'i ölü olarak bulurlar. Babasının ordudan ayrılması da o zamana denk gelir çünkü bütün gözler ona çevrilmiştir. Herkes katilin o olduğunu düşünmektedir.

Adam ikinci zarfı açtığında Goering'in babasına İsviçredeki bankalarda bulunan bir kasasını miras olarak bıraktığını okur. Tabi kasada ne olduğunu bilmediğinden gidip gitmemekte kararsız kalır. Markette tanışıp arkadaş olduğu Heidi ile birlikte İsviçre'ye gitmeye karar verirler.

Bu arada Romanov İsviçre Bankalarını gezmeye başlamıştır. İlk gittiği bankada kendisine miras kalan 5 kasa olduğunu duyunca şaşırır. Goering'e ait Rosenbaum adıyla kayıtlı kasadaysa aradıkları ikon yoktur. Onlardan 10 dakika önce yasal varis olan Adam Scott adında biri gelip kasadakini almıştır.

Bunun üzerine zorlu bir yarış başlar. Romanov bir yandan Adam'ı ve ikonu kovalamakta bir yandan karşısına çıkan her engeli öldürmektedir.

Acaba Adam ikonu koruyabilecek midir? İkon neden bu kadar değerlidir? 20 temmuz 1966 neden bu kadar önemlidir? Lawrenca gerçekte kimdir?

İşte bütün bu soruların cevabı için bu muhteşem kitabı okumanız önerilir.

İsteyene hemen cevap da verebilirim ama inanın ilk sayfadan sonuncu (405.) sayfaya kadar heyecan içinde okudum. Endişelendim, adrenalinim arttı, korktum, sevindim. Mutlaka mutlaka okuyun bu kitabı.

İyi ki varsın Jeffrey Archer'cığım! :)

27 Ağustos 2007 Pazartesi

Cinayet Alfabesi

Hercule Poirot arkadaşı Hastings'le birlikteyken bir cinayet haberi alır. Bir tütüncü dükkanında çalışan Bayan Asher arkasından sert bir cisimle vurularak öldürülmüştür. Poirot ve Hastings cinayet yerine gider ve olayı araştırmaya başlar. Tezgahtaki ABC tren tarifesi de dikkatini çeker bu arada.

Onlar olayı araştırırken Hercule Poirot adına bir mektup gelir. Mektupta sıradaki cinayetin Bexhill'de ismi B ile başlayan biri öldürülerek işleneceği yazmaktadır. İmza kısmındaki ABC ile de cinayetleri ABC isimli birinin işlediği ve cinayetleri alfabetik sırayla işlediği öğrenilir.

Çok zamanları yoktur, zaten ellerinde ipucu da olmadığından cinayete engel olamazlar. Aradan çok zaman geçmeden üçüncü mektup gelerek cinayetin C ile başlayan bir şehirde (hatırlayamadım şimdi ismini) işleneceği ve ismi C ile başlayan birinin öldürüleceği bildirilmektedir.

Bu sefer zaman çok daha azdır çünkü ABC Poirot'un adresini yanlış yazmış, mektup da bu yüzden gecikmiştir. Ellerinden fazla bir şey gelmeyen dedektif ve polisler bu sefer üçüncü cinayeti araştırmaya başlarlar. Sir Carmicheal öldürülmüştür bu sefer. Diğerlerinden farklı olarak bu kurban çok tanınmış ve zengin biridir. İşler karışmaya başlamıştır.

Cinayetlerle ilgili ipucu bulmak için ikinci cinayetteki kurbanın ablası Megan, kurbanın sevgilisi Donald Frazer, üçüncü cinayetin kurbanının kardeşi Ron Clark, sekreteri Bayan Taylor(ismi yanlış hatırladım sanırım) ın da olduğu gurubun toplantıları başlar. Hercule Poirot'un kafasındaki katil yavaş yavaş şekillenmektedir.

Peki bu katil cinayetleri neden işlemiştir? Küçük bir pansiyonda kalan Alexander Bonaparte Cust kimdir? Çorapların cinayetlerle ne ilgisi vardır?

İşte bütün bu soruların cevapları için kitabı bir solukta okuyacaksınız..

Desem de inanmayın :) Öyle bir solukta bitmiyor. A.C. nin kitapları kısa, ama bazı uzun kitaplar kadar çok sarmadı beni. Mesela Jeffrey Archer hastasıyım. A.C. den sonra şimdi ona başladım. Dün başlamama rağmen üstelik misafirlerimizi yolladıktan ve işleri hallettikten sonra geç saatte başlamama rağmen 100. sayfaya geldim.

Hercule Poirot'un cinayetleri sakince, ukalaca çözmesi falan güzel, zekice ama biraz heyecan eksik sanki..

19 Ağustos 2007 Pazar

Elmayı Yılan Isırdı

Bayan Adriadne Oliver 1 yıldan beri Woodleigh adlı kasabada yaşamaktadır. Cinayet kitapları yazmasıyla tanınır. Kasabada düzenlenen Cadılar Bayramı için ondan yardım isterler. Yaşları 10-14 olan çocukların toplanıp çeşitli oyunlar oynadığı bir gecedir bu. Joyce, Joyce'un kardeşi Leo, ablası Ann, Bayan Oliver, Bayan Drake, Miss Whittaker'ın da bulunduğu gecede bütün eğlence bitip de herkes evine dağıldıktan sonra evi temizlerlerken Joyce'un cesediyle karşılaşırlar. Joyce, elma oyunu için getirilen teneke leğende boğulmuştur. Bayan Oliver hemen arkadaşı Hercule Poirot'a gider ve ondan yardım ister..

Poirot olayı ilk başta çözse de bunu ne kasabalılara ne okuyucuya hissettirmez ama araştırmaları hep bu yönde ilerler. Bayan Oliver'ın yanında kaldığı Judith Butler ve kızı Miranda, rahmetli Bayan Lwelyn-Smith'e muhteşem bir bahçe yapan Micheal Garfield, Bayan Lwelyn-Smith'in ölümünden sonra sahte vasiyetname yazmakla suçlanan Olga Semirnoff hikayeye dahil olurken bir çocuk daha öldürülür. Joyce'un kardeşi Leo.

Poirot sonunda katili açıkladığında herkes çok şaşıracaktır..

Ben sonunu tahmin edemedim bu sefer. Dahası katil şunların arasındadır dediklerimden biri de değildi. Hoş bir kitaptı..

12 Ağustos 2007 Pazar

Beş Küçük Domuz

Agatha CHRISTIE

Amyas Crale Caroline ile evli ünlü bir ressamdır. Köşklerinde kızları Carla, Caroline'ın kardeşi Angela ve onun mürebbiyesi Miss Williams ile birlikte yaşarlar. Amyas'ın çok yakın arkadaşı Philip Blake ve onun kardeşi Meredith Blake de sık sık köşke gelip onlarla vakit geçirirler.

Amyas çok çapkındır ve son gözdesi Elsa Greer adında genç bir kızdır. Elsa diğer kızlardan çok farklıdır ve bir gün hep birlikte yemek yerlerken Caroline'a Amyas'la evleneceklerini açıklar..

Bundan bir gün sonra Amyas ölü olarak bulunur ve Caroline tutuklanarak cezaevine yollanır.

Aradan 16 yıl geçip de Carla büyüyünce annesi Caroline'ın masum olduğunu ifade eden mektubuyla Hercule Poirot'a başvurur.

Hercule Poirot herkesi tek tek dinleyecek ve sonuca ulaşacaktır..

5 Ağustos 2007 Pazar

Harry Potter ve Melez Prens

J. K. Rowling yine çok başarılı ama yine hüsrana uğrattı beni..

Harry artık iyice büyümüş ve her zamankinden farklı olarak kızlarla iyiden iyiye ilgilenmeye başlamıştır.
Güzelliğine hayran olduğu Cho Chang bu sene gözüne çok daha güzel gözükmektedir. Cho da zaten Harry'ye karşı kayıtsız değildir böylelikle aralarında bir "şey" başlar(İlişki denemeyecek kadar kısa süreli olacağından şey dedim).
Bu arada Ron ve Hermione de sürekli birbirleriyle dalaşıp küstüklerinden başka insanlarla takılmaya başlarlar.

Severus Snape bütün olanlardan sonra bu sene Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmenliğini almış, iksir dersi içinse Harry'nin ikna edeceği Prof. Slughorn gelmiştir. 

Harry'e Seherbaz olmak için iksirden O (Olağanüstü) almak gerekir denilse de artık Snape 
değil Slughorn'un dersi olduğundan B (beklenenin üstünde) yeterlidir. Böylece Harry ve 
Ron bu sene de İksir dersi almaya devam ederler. Ancak önceden bilgileri olmadığından kitaplarını hazır edemezler ve Slughorn'un yenilerini alana kadar kullanmaları
için verdiği İleri İksir kitaplarıyla derse girerler.

Harry'nin kitabının üzerinde Melez Prens'e ait olduğu yazar. Melez Prens'in hemen her iksirin yanında kendi notları vardır. Harry iksiri kitapta yazanlara göre değil de Melez Prens'in notlarına göre hazırladığında hiç olmadığı kadar başarılı olmuştur. Böylece kitabı 
geri vermez.

Slughorn tanınmış kişileri topladığı bir grup kurmasıyla ünlüdür. Bu sene içinse seçilmiş kişi olduğunu öğrendiği için Harry'yi, ilk günlerde müthiş bir sihir yaptığını gördüğü 
için Ginny'yi, çok akıllı olduğu için Hermione'yi de seçmiştir. Ron bu gruba 
dahil olmadığı için biraz içerler.. Harry ise Dumbledor'dan aldığı dersler yüzünden
genelde grup toplantılarına katılamaz. İşi olmadığında da mutlaka bir iş yaratır kendine.

Dumbledor Harry ile buluştuğu saatlerde ona zihinselinden sahneler göstererek Voldemort'u daha iyi tanımasını amaçlar. Bu şekilde Voldemort'un ailesini tanır Harry. Ve Voldemort, eski ismiyle Tom Riddle'ın Hogwarts'a ilk gelişini ve sonrasını görür.

Bir gün Harry ve Dumbledor yine zihinselinde yolculuğa çıktıklarında Harry Voldemort'u 14-15 yaşlarında, Slughorn'un odasında bir kaç öğrenciyle birlikte 
görür. Tom, Slughorn'a Hortkuluklar hakkında soru sorduğunda Slughorn sinirlenir ve 
ona odasından çıkmasını söyler, anı da burda biter. Oysa anı sahibi Slughorn tarafından 
değiştirilmiştir. Dumbledor bunu bilmektedir ancak gerçek anıyı Slughorn'dan alamamıştır.
Bunun için Harry'den yardım ister.

Harry ilk denemelerinde başarısız olsa da bir gün Slughorn'un dersindeki başarısından 
dolayı kazandığı şans iksiri Felix Felicis'i de kullanarak Slughorn'dan anıyı alır. Dumbledor'la
birlikte anıya baktıklarında Slughorn'un Voldemort'a Hortkuluklar hakkında bilgi verdiğini
görürler. Hortkuluk insanı ölümsüzleştirmek için ruhunu parçalara bölmesiyle oluşan şeydir. Tom Riddle bu konuda çok hevesli görünmektedir ve ısrarla ruhun 7 parçaya bölünüp bölünemeyeceğini sorar ve anı burda biter.

Bu anıdan sonra Dumbledor zaten bildiği bir şeyin gerçekliğini bir kez daha görür. Voldemort'un Hortkulukları vardır üstelik 7 tanedir.

Harry Sırlar Odasını açtığında Tom Riddle'ın güncesine kılıç batırarak bilmeden de olsa Voldemort'un Hortkuluklarından birini yok etmiştir. Dumbledor da bir tanesini yok ettiğinden Voldemort'un sahip olduğu bedendeki ruhu hariç geriye 4 Hortkuluk kalmıştır. Şimdi Harry ve Dumbledor'un bu Hortkulukları bularak Voldemort'la savaşması gerekmektedir.

Bu arada Harry Cho'dan ayrıldıktan sonra Ginny ile ilgili herhangi bir şey duyduğunda kalbinin daha farklı çarptığını farketmiş ancak Ron'un kardeşi olduğundan kendini hep  engellemiştir. Yine de birgün, katılamadığı bir Quidditch maçını kazandıklarını duyunca heyecandan Ginny'yi öper. Ginny zaten Harry'yi sevmekten hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Böylece ilişkileri başlar (baksanıza ne kadar da hoş çıkmış).
 

Bu sefer sonunda kimin öleceğini yazmayacağım. Ben şahsen çok üzüldüm. Eminim siz de üzüleceksiniz. Sırf onun için değil, Dumbledor ve Harry'nin bir Hortkuluk bulmak için çıktıkları yolculuğu okumak için bile okunmalı bu kitap.

Her zamanki heyecan devam ediyor. 7. seriyeyse bir kahraman daha az olarak giriliyor :(


29 Temmuz 2007 Pazar

Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

Harry artık Hogwarts'ta 5. yılını geçirmektedir. Bu sene 1. sınıflarla arasında olan boyut farkı daha da artmış ve kendini ilk senelerdeki halini düşünmeye zorlamıştır..

Dumbledore, Voldemort'un ilk çıktığı zamanlarda Zümrüdüanka Yoldaşlığını kurmuştur. Voldemort'un geri gelmesiyle yoldaşlık yeniden biraraya gelir ve Sirius'un aile yadigarı olan Grimmauld Meydanı 12 numaradaki evini kullanmaya başlarlar. Yoldaşlıkta Harry'nin daha önceden tanıdığı Sirius, Lupin, Moody, Weasleyler gibi isimlerin yanında yeni tanıştığı Tonks gibi değişik tipler de vardır.

Bu arada bu sene her sene olduğu gibi yeni bir Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmenleri gelmiştir. Üstelik bu seferki Bakanlıktan gelen Prof. Dolores Umbridge'dir. Yetkilerini her türlü kısıtlama için kullanacak ve okulu zindan haline getirecektir. Savunma dersinde sihri de yasakladığından Hermione'nin aklına bir fikir gelir.

Harry'den kendilerine karşı büyü öğretmesini ister. Harry başta istemez ama sonra aklına yatar. Grubu 25 kişi olarak gördüğünde yine istemez ama gün geçtikçe Neville'in bile büyü yapabildiğini görür ve bu işten keyif almaya başlar. Artık Hermione, Ron, Ginny ve bu kitaptaki yeni karakterlerden Luna'nın da bulunduğu D.O. (Dumbledore'un Ordusu) adında bir çalışma grupları vardır.


Bu arada Voldemort Ölüm Yiyenleri çevresine toplamış ve yine bir iş peşine düşmüştür. Harry rüyalarında Voldemort'un yaptıklarıyla ilgili rüyalar görmeye devam etmektedir. Hatta zaman zaman kendini Voldemort olarak insanlara zarar verirken görür.

Durumu öğrenen Dumbledore Snape'ten Harry'ye Zihinbend öğretmesini ister. Bu sayede Harry'nin zihnini Voldemort'a karşı kapatması ve kendini savunması beklenir ancak Snape'le ders hiç de kolay değildir ve bir iki ders sonrasında Snape de Harry de birbirlerinden eskisinden daha da çok nefret ederek ayrılırlar.


Birgün Harry yine rüya görür ve Sirius'un Voldemort'un elinde olduğunu anlar. Sirius'u kurtarmak için arkadaşları Hermione, Ron, Ginny, Neville ve Luna ile birlikte Sihir Bakanlığına giderler. Harry'nin rüyalarında gördüğü odalardan geçerek en son odaya gelirler. Odada Sirius yoktur. Dahası bomboş gözükmektedir. Odada tek dikkat çeken üzerinde Harry ve Voldemort'un ismi yazan cam bir küre vardır: Kehanet

Voldemort kehanetin peşindedir. Bunu Ölüm Yiyenlerine aldırmaya çalışmış ancak kehaneti sadece üzerinde ismi yazan kişilerin alabileceğini anlamış ve bu yüzden Harry'i bakanlığa çekmiştir. Harry kehaneti aldığında Ölüm Yiyenler odada belirir ve kehaneti ondan almaya çalışırlar. Ancak Neville yanlışlıkla kehaneti kırar.Sadece Harry görür kırıldığını, diğerleri farketmediğinden hala savaşırlar birbirleriyle. Ancak bu savaş esnasında Sirius ölür..
Artık Harry'nin vaftiz babası da hayatta değildir. Yeni macerasına atılırken yanında her zamanki gibi arkadaşları olacaktır..

AMAT


İhsan Oktay ANAR



Diyavol Paşanın kaptanlık ettiği gemide, Amat'ta, yol almaktadır Nuh usta, Süleyman Reis, Ali reis ve niceleri. Bir yandan karşılaştıkları kalyonlarla savaşıp ganimet toplama derdinde bir yandan da can derdindedirler. Üstelik gemide ve Diyavol Paşada bir gariplik vardır..


Anar'ın Puslu Kıtalar Atlası ve Efrasiyab'ın Hikayelerini bayıla bayıla okumuştum. Bu kitabı, belki de psikolojimden ötürü, çok büyük bir heyecanla okuyamadım. Diğerleri gibi içine giremedim kitabın. Yine de Anar'ı şiddetle tavsiye ederim. Yalnız başlayacaksanız Amat'tan değil diğerlerinden başlayın ve önce yazarın tarzını belirleyin. Gerçekten değişik bulacaksınız.

23 Haziran 2007 Cumartesi

Ferrarisini Satan Bilge


Yazar : Robin SHARMA

Julian yaşını başını almış, hayat yorgunu, dünyaca tanınan ünlü bir avukat, bir o kadar da zengin bir adam. Bir gün mahkeme salonunda kalp kirizi geçirip hastaneye kaldırılıyor. Bu olaydan sonra en yakın arkadaşı ve öğrencisi John bile ondan haber alamıyor..

3 sene sonra John'un kapısı çalınıyor. Karşısında genç, sağlıklı, enerji dolu biri var. Önce yerimi almaya gelen genç bir avukat diye düşünüyor John. Ama karşısındaki genç adam konuşmaya başlayınca şaşkınlıktan dili tutuluyor adeta. 3 yıl önce en son hastaneye giderken gördüğü ölmek üzere olan Julian var karşısında. 3 yıl önce çıktığı yolculuğu ve Himalayalar'ın tepesinde bulduğu Sivana bilgelerinden öğrendiği her şeyi, hayatı güzelleştirmek için gereken tüm erdemleri kendisine anlatmak için gelen Julian. Birlikte John'un evine gidiyorlar ve sabaha kadar sürdürecekleri sohbet başlıyor..

Önce kısa bir hikaye anlatıyor Julian. Sivana bilgelerinden Yogi Raman'ın da kendisine her şeyi bu şekilde anlatmaya başladığını söylüyor. Hikayedeki her kavram aslında erdemlerden birini simgeliyor.
Güzel, geniş bahçenin insan zihnini, fener kulesinin hayat amacını, sumo güreşçisinin kaizeni, pembe kordonun disiplini, kronometrenin zamanı, elmaslı yolun mutluluğu simgelediğini bazen minik hikayelerle bazen de kendinden ya da John'dan verdiği örneklerle anlatıyor. Çok okumanın, az yemenin, sabahları erken kalkmanın, anı yaşamanın değerinden bahsediyor. Zihnimize hükmedersek evrene de hükmedebileceğimiz anlatmaya çalışıyor..

Kitap başlarda biraz sıkıcı gelse de aslında okurken bile yazılanların gerçekliği konusunda hiç şüphe duymadım. Çünkü bunlar gerçekten de herkesçe bilinen ama yapılmayan belki de yapmaya üşenilen bazen de korkulan şeyler. Çoğumuz yaşamdan korkuyoruz belki de. Bi kitap okudun hayatın mı değişti demeyin. Orhan Pamuk'un
Yeni Hayat'ındaki gibi bir kitap okudum ve hayatım değişti durumum yok. Zaten 3-4 sefer denesem de 70. sayfadan ileriye gidemedim o kitapta. Ama bu kitap neler yapabileceğimizin bir göstergesi olarak herkes tarafından okunmalı bence. En azından basit bir kaç şey
yaptığımızda hayatımıza katılacak güzellikleri farkedebilmek için.

Ben kendime ne pay çıkardım ve bunlardan neleri mi uygulayacağım? Zaten çok erken kalkıyorum. Misal bugün 5,5 ta çok dinç olarak kalktım ve kitabıma kaldığım yerden büyük bir keyifle devam ettim ve hatta bitirdim. Birazdan yeni kitabıma başlayacağım.
Artık iş yerinin bayık yemeklerini yemek üzere yemekhaneye giderken ayaklarımın geri geri gitmesini seyretmek yerine evde hazırladığım salatayı yiyeceğim öğlenleri. Bakalım hedefimdeki gibi 1 ayda can simidimden 2 cm incelebilecek miyim sayın seyirciler.. Yeni aldığım eteklerle pantolonları daraltırken annem ne diyecek bakalım :))



21 Haziran 2007 Perşembe

Ateş Gecesi

Yazar : Kahramanım Reşat Nuri GÜNTEKİN

18 yaşındaki bir üniversite öğrencisinin ablası evlenerek sürgün ediliyor. Tabi bizim oğlan da ablasıyla birlikte gidiyor.

Ateş Gecesi ismi verilen bir günde bir kızı görüp beğeniyor kitap kahramanımız. Sonra o kızın, yakın dostlarının kızı olduğu anlaşılıyor. Adam sürekli bu yakın dostların evlerine gelir gider oluyor ve sonunda kıza aşık oluyor. Ama kız evli! Üstelik bir de çocuğu var bu evlilikten ama kız mutlu değil..

Adam dayanamayıp bir gün hislerini kıza açsa da kızdan karşılık alamıyor.

Sürgün meselesi otradan kalkınca adam kızı bırakıp memleketine dönmek zorunda kalıyor. 10-12 yıl sonra kadın adamı bulup onlarca senedir adama aşık olduğunu anlatıyor. Adam hala evlenmemiş olsa da artık kadından geçmiş oluyor..

Benim notum : Eylül 1997 de okuduğum bu kitapla ilgili olarak da,
Reşat Nuri Güntekin hayranlığım gün geçtikçe artıyor. Yine çok güzel bir anlatım var. Sevgi, hüzün, geç kalışlar, nihayetinde acı br son.. Bu bile kitabı sevmeme engel olamadı..

Fısıltılar

Yazar : Dean R. KONTZ

Bu hikayede kadın bir yazar var. Bir adam bu yazarı öldürmeye çalşıyor. Kadın her seferinde kurtulmayı başarıyor. Bu arada iki polisten de yardım alıyor ve hatta bunlardan biriyle mercimeği fırına veriyor.

Sonunda kadın, onu öldürmek için gelen adamı öldürüyor. Ancak 2 gün sonra adam tekrar gelip kadını öldürme girişiminde bulunuyor.

**Dikkat Dikkat**

En sonunda adamların ikiz olduğu ve anneleri sanarak birçok kadını öldürdükleri anlaşılıyor. Anneleri onların "bir" kişi olarak büyümeleri ve dolayısıyla psikopat insanlar olarak büyümelerini sağlayarak böyle cinayetler işlenmesine neden olmuş meğer..

1997 yazının Ağustos ayında okumuşum bu kitabı. Yani aradan tam 10 sene geçmiş sevgili seyirciler. O yüzden çok detaylı anlatamadım. Yine de okumak isteyenler olursa mum ışığı da tutsa bir ışık tutmuş olur işte yazdıklarım, yorumlarım.. Sonuç olarak o yıllarda, ve zaman zaman hala, kitap özetlerini yazdığım mustili defterime bu kadarını yazmışım.

Altına da eklemişim : Güzel köşeler var, korku sayılır. Arasıra gerilmek isteyenler okuyabilir.

:)

8 Haziran 2007 Cuma

Harry Potter ve Ateş Kadehi

Yazar: J.K. ROWLING

Eveeeeeeeeet, sonunda 4. seriyi de bitirdim. Hakkaten çok eğlenceli bu kitaplar ya :) Hiç de öyle çocuklara özel falan değil. Olsa da farketmez gerçi de, bunlar çocuk kitabı diye okumayı reddedenlere sözüm olsun, çok eğlenceliler..

Bizim bıdık Harry baya büyüdü ablaları, abileri. 13, nerdeyse 14 yaşında oldu. Büyücülükte epey ustalaştı, abileriyle yarışa bile girdi.

Efendim şimdi bu seride önce Quidditch sporunun Dünya Kupa maçı için kahramanlarımızı İngiltere'ye gönderiyoruz. Maçtan sonra bir gürültü kopuyor ve ilk kez Karanlık İşaret'le karşılaşıyor Harry ve arkadaşları. Harry'nin yara izi yanmaya başlıyor ve Harry düzenli olarak Sirius'a mektup yazmaya başlıyor.

Bu arada Hogwarts'ta Üçbüyücü Turnuvası düzenleniyor. Tehlikelerinden ötürü 100 yıldır düzenlenmiyormuş. Bu sene tekrar düzenlemeye karar vermişler ama bir şart koyarak : 15 yaşın altındakiler katılamayacak şartı..

Hogwarts'a yarışmaya katılmak üzere iki okuldan daha öğrenciler ve öğretmenler geliyor : Durmstrang ve Beuxbatons (sanırım yanlış yazdım). Seçmen şapka 3 şampiyon seçtikten sonra (Durmstrang'dan Victor Krum, Beuxbatons'tan Fleur Delacour ve Hufflepuff'tan Cedric Diggory) tekrar kızarıyor, bozarıyor ve ilk defa 4. bir şampiyonun ismini püskürtüyor. Tabi ki kahramanımız Harry'nin ismini. Herkes çok şaşırıyor ve başta Harry'nin ismini kendisinin koyduğunu sanıyorlar (Pist, ama öyle değil :)

Yarışma 3 görevden oluşuyor ve tüm aşamalarda arkadaşlarından yardım alabilecekleri söyleniyor şampiyonlara.
Bu arada her görev, süre başlamadan hemen önce bildiriliyor. İlk görev olarak ejdarhaların altından altın yumurtayı almaları söyleniyor. Birinci görevin ejdarhalar olduğunu Hagrid'den öğrenen Harry, diğer öğretmenlerin de kendi şampiyonlarına sır verdiklerini görünce Cedric'e de ejdarhalardan bahsediyor. Tabi herkes başarıyla sonuçlandırıyor görevini.
İkinci görev içinse aldıkları bu yumurtalarda gizli olan şifreyi çözmeleri söyleniyor. İlk görecde Harry'den yardım alan Cedric de yumurtayı nasıl açacağını Harry'e söylüyor. Görevin su altında 1 saat kalarak onlardan alınanı bulmak olduğunu öğrenen Harry, Hermione ve Ron saatlerini kütüphanede geçirseler de bir çıkar yol bulamıyorlar. Bu noktada da önceki kitaplardaki karakterlerden Dobby çıkıyor ve Harry'ye su altında nefes almasını sağlayacak Galsamotunu veriyor. Bu görev de bir şekilde atlatılıyor.
Üçüncü ve son görevse engellerle dolu labirentte kupayı bulmak şeklinde açıklanıyor.
Harry ve Cedric birlikte görüyorlar kupayı ve temiz kalpli Harry, kupayı ikisinin de hak ettiğini düşünerek aynı anda kupayı tutmalarını öneriyor. Tutuyorlar da.. Ama kendilerini bir anda bir mezarlıkta buluyorlar. Meğer bizim Voldemort, ay pardon Kim-olduğunu-bilirsin-sen :) ve müritleri bu kupayı bir anahtara çevirmişler ve dokunan kişileri boyutlar arası kapı misali sahadan mezarlığa taşımışlar.
Burda Harry, Voldemort'un dirilişine şahit oluyor ve bu arkadaşı Cedric'in ölümüne neden oluyor. Voldemort'la asa savaşına giren Harry, sonunda bir kolunda Cedric'in ölü bedeni bir kolunda kupayla aynı anahtar geçişiyle Hogwarts'taki Quidditch sahasına geri dönüyor. Karşısında Dumbledore'u ve arkadaşlarını görünce rahatlıyor ve başına gelenleri anlatıyor..
Ve yarıyııııııııııııl :)
Bakalım devamını Zümrüdüanka Yoldaşlığı'nda okuyacağım. Ama bu seriye bir ara vermek için İpek Çalışlar'ın Latife Hanım'ına başladım dün.
Hepsini biiiiiiiir bir anlatacağım burda..